Var mısın ki yok olmaktan korkuyorsun

Var mısın ki yok olmaktan korkuyorsun? Onlarca kitabın anlatamadığı bir gerçeği, içeriğini okumama rağmen bu kitap anlattı.  'Var mısın ki; gerçekten yok olmaktan korkuyorsun ya da tasavvufçular gibi varlığını yok edeceksin?' Cevap: Varız  O kadar varız ki, bu ufak varlığa bile tahammülümüz yok. Ondan kaçmak için her şeyi yapıyoruz. İki saniye durup hissetmek istemiyoruz. Bunun en basit örneği olarak telefonlarda bile uygulamalara girdiğimizde birkaç dakikalığına internet yokken oyunların eklendiğini görüyoruz. Kalabalıklar, telefonlar, kitaplar yani kendi dışımızdaki her şey, bu varlığı unutmak için... Kalabalıklar, telefonlar, kitaplar kendinden kaçanlarla dolu işte… Cahit Zarifoğlu'nun dediği gibi: Bize ağır gelen kendimizdir. Yolda, işte, başkaları ile taşıdığımız kendimizdir. Aynı Fyodor Dostoyevski 'nin dediği gibi: İnsan olmak, yani gerçek ve kendi vücuduna sahip, kanlı canlı bir insan olmak dahi bize güç geliyor. Bundan utanıyor, ayıp sayıyor, bildik, genel anlamda insan olmaya çabalıyoruz hep. Aslında biz ölü doğmuş yaratıklarız; zaten çoktandır canlı olmayan babalardan dünyaya geliyoruz ve bundan da gittikçe daha çok hoşlanıyoruz. Bundan zevk alıyoruz. Yakında bir kolayını bulup doğrudan doğruya fikir dölleri olarak dünyaya geleceğiz. İşte durum böyleyken, tasavvuf ya da bazı kişisel gelişim kitaplarını okuduğumuzda bizden benliğimizi yok etmemizi istiyorlar. Yokken yok olmaya çalışmanın sancılarını çekiyoruz. Bize bizi hatırlatan ve anımsatan her şeyden rahatsızlık duyuyoruz. Ancak bunlar o kadar kötü bir şey değil. Bazıları bunun farkında değil. Sadece yüreklerinde bir yorgunluk var, hergün üstünde bir ağırlıkla uyanıyorlar. Ancak yapılması gerekense bir kadının doğum sancıları gibi 'var olma' sancılarını çekmek denilebilir ve kendiyle yani varlığıyla yüzleşmek hatta kendini kabullenmek, yalnız başına oturduğunda sıkılmamak, başkaları ya da materyallerin yerine kendi kendinin efendisi olmak. Bunun en kolay olanını Nietzche açıklamış: İnsanın kendine dayanabilmesi ve boşluğa düşmemesi için kendini gerçekten sevmesi gerekir. Her şey insanın kendini sevebilmesi ile başlar çünkü içinde olmayan şeyi başkasına veremez insan. Bu yüzden boşluğa düşmemek için kendine tutunabilmelidir en çok.

Yorumlar

  1. Keyifle okudum yüregine saglik

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel yazmışsınız. Ancak lütfen tasavvufa girmeyin. Çünkü bazılarının tek tesellisi, tek mutluluğu ve tek gerçeği budur. Düşünsenize yok olduktan sonra var olma isteği tertemiz kalplerin bir tasavvuru olsa gerek. Mesela vefat etmiş bir sevdiğini sonsuza dek görmemektense belki tasavvuf için geçerli olsn argüman orada birbirini görebilme isteği, umudu ve gerçeği daha saf, temiz ve iç açıcı değil mi? Çok güzel yazdınız. Tebrik ediyorum 👏👏

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorumlarınız için teşekkür ederim 🌼

      Sil

Yorum Gönder

Ne düşünüyorsun?😊

Popüler Yayınlar